- 3682
- 14.11.2022 11:57:29
Annenin plasentası ile bebeği bağlayan göbek kordonu ve içerisinde bulunan kan vücuttaki en saf ve zengin kök hücre kaynakları. Kök hücre tedavileri süregelen araştırmalarla beraber her geçen gün daha fazla hastalığa yönelik umut sunuyor. Kordon kanı, 1988 yılında Fransa’da bir kan hastalığına yönelik uygulanan ilk başarılı nakilden bu yana dünyada 30 binden fazla vakada başarı ile uygulandı. Ancak toplumsal farkındalığın az olması nedeniyle kordon kanı ve dokusu çoğunlukla doğum sonrasında tıbbi atık olarak değerlendirilerek çöpe atılıyor. Sadece doğum sonrasında alınabilen kordon kanı ve dokusunun atılmayıp saklanmasının önemine işaret eden Stembio Genel Medikal Direktörü Histoloji ve Embriyoloji Uzmanı Prof. Dr. Utku Ateş, “Kordon kanı ve dokusunun, gelecekte bebeğinizde görülebilecek olası rahatsızlıklara karşı tedavi imkanı sunmasının yanı sıra özellikle kardeşler ile doku uyumu gösteren ebeveynlerde kullanılabilme olasılığı da yüksektir. Ayrıca daha da önemlisi aileler kordon dokusu ve kanını bağışlayarak toplumdaki diğer hastalara da umut olabilir. Kordon kanı tüm insanlık için gelecekteki sağlık sorunlarına yönelik tedavilerde çok önemli bir potansiyel taşımaktadır” diye konuştu.
Lenfoma, talasemi, lösemiye karşı etkili
Kordon kanı ve dokusuna pek çok hastalığın tedavisine yönelik yapılan klinik araştırmalarda başvurulduğunu belirten Prof. Ateş, “Kordon kanı, kan hücrelerini oluşturan hematopoietik kök (kan yapıcı) hücrelerden bol miktarda içerir. Bu hücreler, lenfoma, talasemi (Akdeniz anemisi), lösemi gibi kan kanseri ve kalıtsal kan hastalıklarında, ayrıca kemik iliği nakline ihtiyaç olması durumunda tedavi amaçlı kullanılabiliyor. Son dönemdeki klinik araştırmalar da kordon kanının multiple skleroz (MS), serebral palsi (beyin felci), otizm, Alzheimer, Parkinson, HIV gibi tedavisi zorlu hastalıklara yönelik yapılan araştırmalarda pozitif sonuçlar ortaya koyduğunu gösteriyor. Kordon dokusundaki onarıcı mezenkimal kök hücreler ise son zamanlarda tıpta aklınıza gelebilecek her hastalık için klinik araştırmalarda denenmekte olup başta otoimmün hastalıklar, metabolik bozukluklar, ortopedik ve romatolojik problemlerde ayrıca organ ve doku yenilenmesine ihtiyaç duyulan pek çok hastalıkta etkinlik gösteriyor. Aynı zamanda eklem hasarı, yara ve yanıklar, sarı benek hastalığı yanısıra bağışıklık sistemini düzenleyici etkisinden dolayı hücre/organ nakli sonrası görülebilen doku reddi tedavilerinde de çok sayıda çalışma yürütülüyor” bilgilerini paylaştı.
Anne ve bebeğe acı vermeden alınıp saklanıyor
Kordon kanı ve dokusunun anne ve bebeğe hiçbir zarar vermeden, ağrı ve sancı olmaksızın kolaylıkla toplanabildiğini aktaran Prof. Dr. Utku Ateş, “Bebeğin doğumunun hemen ardından yaklaşık 30-60 saniye kadar bir süre plasentadan bebeğe kan akışı bekleniyor. Ardından kordon klemplenerek kesiliyor ve plasenta ile göbek kordonunun içindeki kan özel bir torbaya alınıyor. Hemen ardından da 15-20 cm uzunlukta kordon dokusu kesilerek özel doku transfer kitine yerleştiriliyor. 2-5 dakika gibi kısa bir sürede tamamlanan işlem sonucunda toplanan kaynaklar saklama işlemi için kan ve doku bankasına teslim ediliyor. Bu işlemler için mutlaka Sağlık Bakanlığı’nın izniyle, güncel uluslararası kalite ve güvenlik standartlarına uyumlu işleme ve saklama hizmeti verebilen hücre ve doku bankaları tercih edilmelidir. Özel işlemlerle ayrıştırılan uygun kök hücreler, eksi 196 °C’de bu amaç için hazırlanmış sıvı azot tanklarında özel koşullarda saklamaya alınıyor. Yapılan bilimsel çalışmalar kordon kanı bankacılığı ile kök hücrelerin 25 yıla kadar sağlıklı bir şekilde saklanabildiğini gösteriyor” ifadelerini kullandı.